8 Mart 2013 Cuma

SIKICI ŞİRKET TOPLANTILARI ve OSMANLIDA TOPLANTI ADABI


  
    Sıkıcıdır şirket toplantıları. Uzun sürer. Gündem dışı konulara girilir. Peki, şirket toplantıların zevkli hâle getirmek mümkün mü?
   "Zaman Yönetimi" eğitimlerinde, toplantı yaparken uyulması gereken konular uzun uzun anlatılır. Toplantının başlangış ve bitiş saatinin belli olmasından, gündem maddelerine göre toplantının yürütülmesine kadar ayrıntılardan bahsedilir bu eğitimlerde.
   Konuyu araştırırken, 600 yıl hüküm sürmüş, Osmanlı İmparatorluğunun en önemli karar mekanizması olan, "Divan-ı Hümayun" dikkatimizi çekti. Gördük ki toplantıları zevkli hale getirmek, bu kadar da kolay değilmiş. Acaba, bir dönem dünyanın yönetildiği Divan-ı Hümayun’da toplantılar nasıl oluyordu? Gördük ki; görüşmelerin düzenli biçimde yapılması için Divan’ın ilk döneminde son derece sert disiplin kuralları uygulanıyormuş.(1) İşte; Divan-ı Hümayun’daki toplantı kuralları:
  • Divan-ı Hümayun toplantılarında, belirli hareketlerle herkes yerine otururdu. Kur’an- Kerim’den Fetih Suresi okunduktan sonra, Kapukulu Askerleri, Divan Üyelerine akide şekeri ikram ederlerdi.
  • Divan üyelerinden hiç biri toplantı sırasında yerini terk edemezdi.
  • Divan üyeleri, toplantıya geç geldikleri veya gelmediklerinde azledilirlerdi. 1650 yılında Anadolu Kadıaskeri olan Hocazade Efendi, Divan-ı Hümayun toplantılarına geç geldiği için, rahatsızlığa sebep olduğu gerekçesiyle görevinden azledilmişti. Hastalık gibi önemli bir mazaret nedeniyle de olsa Divan’a gelmeyen Lâm Ali Çelebi görevinden azledilmiştir.
  • Divan toplantılarının disiplini büyük ölçüde başkana aittir. Toplantı başkanlığını Vezir-i Azam, o seferde olduğu zaman kıdemli vezir başkanlık ederdi. Osmanlı Padişahı toplantıya katılmaz, odayı yukarıdan gören bir penceden (Adalet Kulesi'ndeki kafesten) toplantıyı seyrederdi.
  • Önemli görevlere yapılacak atamalarda Divan-ı Hümayun uzun tartışmalardan sonra karar verilirdi. Örneğin; Lâla Mustafa Paşa’nın telhisi.
  • Görüşmeler sırasında, devletin örfi kanunlarını çok iyi bilen bir nişancı bulunur, gerekirse üyeleri ikaz eder, düşünceleri varılacak karara etkili olurdu.
  • Özellikle dış işlerin tartışması oldukça özgür yapılırdı. Çeşitli görüşler ortaya atılırdı. Bazı durumlarda yedi vezir tarafından, yedi farklı görüş ileri sunulurdu.
  • Kusuru görülen devlet adamları sorguya çekilerek, hemen gereken işlem kurul önünde uygulanırdı.
  • Toplantı esnasında, yakışıksız önerilerde bulunanlar Divan-ı Hümayın önünde azarlanmaktaydı.
  • Pek çok devlet işi, kurulda görüşülüp karara bağlanırdı. Olağan, güncel ve önemsiz pek çok işin özellikle vezir-i azam tarafından karara bağlandığı da görülmüştür.
  • Toplantı sabah namazından sonra başlar, öğle namazına doğru biterdi. Öğle yemeği yenir ve toplantıya son verilirdi.(2)
     Kavga Çıkarana Asla Acınmazdı
1544 yılının Mart ayında, Divan-ı Hümayun'da yapılan bir toplantı sırasında, doksanlık hadım olan Sadrazam Süleyman Paşa ile ikinci vezir Deli Hüsrev Paşa bir konuda tartışırlar. Cesaretiyle gurur duyan Hüsrev Paşa, dayanamayıp Süleyman Paşa'ya kılıcını çeker. Bu sırada, toplantıyı Adalet Kulesi'nden, kafesin arkasından seyreden Kanuni Sultan Süleyman, kavgaya hemen müdahale ettirir. İki veziri de görevlerinden azlettirilir. O sıralarda üçüncü vezir olan Rüstem Paşayı sadrazamlığa atar.(3) Bu hadiseden sonra, hiç kimse Divan-ı Hümayun toplantısında başkasıyla kavga etmeye, kılıç çekmeye yeltenemez.

     Görülüyor ki; toplantılar, tarihin her devrinde, yoğun, ciddi ve disiplinli geçmiş. Özellikle de Osmanlı İmparatorluğunda; gereksiz toplantılar yapılmaz, toplantılar zamanında başlar ve zamanında bitermiş. İşte başarının sırrı; "etkili toplantı" yapabilmekte. 
    Osmanlı'da böyleydi toplantılar. Ya sizde nasıl? 

Not: Karikatür espiri fikrini veren İsmail Arıöz Bey'e teşekkür ederiz.

Yararlanılan Kaynaklar:
(1)     Osmanlı Sarayında Hayat İlber Ortaylı, Yitik Hazine Yayınları
(2)     Divan-ı Hümayun, Ahmet Mumcu, Phoenix Yayınları
(3)  Radovan Samarcic, Fransızcadan çeviren Meral Gaspıralı, "Dünyayı Avuçlarında Tutan Adam, Sokullu Mehmet Paşa", Sabah Kitapları, İstanbul 1996, Sayfa 3,4

Serdar DUMANSIZ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder