17 Ocak 2023 Salı

Z KUŞAĞI NE İSTİYOR?

 

Herkesin ağızında bir sakız... Ne yapacağız bu Z-Kuşağını. Atsan atılmaz, satsan satılmaz. 

Peki şikayetler nedir? Yok efendim, rahatlarına düşkünlermiş. Ele-avuca sığmazlarmış. Çalışmayı sevmezlermiş. Her zaman işin kolayına kaçarlarmış. Peki, hiç düşündük mü? Bu nesil neden böyle davranıyor?

Her şeyden önce nesilleri gruplara ayırmak bana pek hoş gelmiyor. Katergorilere ayrıldığı zaman her kuşak aynı davranacak diye birşey yok. Her bireyin davranışı kendine aittir. Benzerlikler olabilir. Ancak, onları da aynı torbaya koymak ne kadar doğru? Tartışılır.

Şikayet ettiğimiz kadar varlar mı? Evet, zaman zaman işin kolayına kaçmaya çalışıyorlar. Çok da çalışmayı sevmiyorlar. Lakin, şunu da unutmayalım ki, onlar teknoloji kuşağı. Doğduklarına telefonla, internetle tanıştılar. Yapacakları işleri daha pratik ve daha zahmetsiz yapmak istemeleri, günün şartlarına ve imkanlarına göre yadırganmamalı. 

Ayrıca, belki biraz (bize göre) tembel olmaları, biraz da bizim yüzümüzden kaynaklanıyor olmasın. X kuşağı dediğimiz, 70-80'li yıllarda doğanlar bir önceki nesil tarafından sürekli ezilmedi mi? X kuşağı sürekli denileni yapmadı mı? Peki X kuşağının ebeveynleri, neden kendi çocuklarına daha serbest davrandılar ve onları (belki istemeseler de) tembelliğe sevkettiler? "Ama dokunma...", "Aman bırak yapmasın....", "zamanı gelince yapar..." diyerek onları tembelliğe bizler itmedik mi? Biraz da; iğeneyi kendimize batırma vakti gelmedi mi?

Z kuşağı, çağın kuşağıdır. Çağın bilgisayar, elektronik, iletişim aletlerini kullanabilen, geçmişte olayları sosyal medyadan öğrenip bilgilenen ve çağın problemlerine akılcı ve pratik yaklaşabilen bir kuşaktır, Z-kuşağı. Belki de bu özellikleriyle bizden farklıdırlar. Belki de bundan dolayı diğer kuşaklar tarafından kabul edilemiyorlardır. Bizim yapamadıklarımız yapabileceklerinden endişe duyduğumuzdan olabilir mi? Ne dersiniz?

Z kuşağı, gümbür gümbür geliyor. Tembel gibi gözükseler de, az enerjiyle, teknolojinin son imkanlarını da kullanarak güzel şeyler yapacaklarına inanıyor ve bekliyorum. 

Haydi Z-Kuşağı! Hakkındaki bu kadar olumsuz düşünce, beklenti ve kuruntulara rağmen lütfen başar ve sana güvenenlere ve inanları haksız çıkarma...

Yürü, yolun açık olsun.

Not: Bu arada, karikatür konuya uymuş mu? Yorumlarını bekliyorum. 

Serdar DUMANSIZ - 2023

13 Eylül 2022 Salı

BİR REHBERİN GÖZÜNDEN; EVLİYA ÇELEBİ

     

     Yüzyıllarca tartışılıp durdu: "Çok gezen mi bilir, yoksa çok okuyan mı?" Bu soru her sorulduğunda aklıma başka bir soru gelir. "Bilmek marifetse, marifet gezmekte mi yoksa okumakta mı?” Bilgi nerede gizli? Gezdiğiniz mekânlarda mı yoksa, yoksa satır aralarında mı? Karmaşık bir soru. Cevabı; hem gezip, hem de okuyanlarda gizli... Günümüzde bunu yapanlara rehber deniyor. Hem çok okuyorlar, hem de bol bol gezi. Peki, işin sırrı nerede gizli? Kendin gibi gezenleri, okuyanları, araştıranları bulmakta. İşte onlardan biridir; Evliya Çelebi.

     15 yıldır rehberlik mesleğini yapsam da, vazgeçilmez yardımcımdır, Evliya Çelebi. Ne zaman tarihi bir mekâna girsem, yanında hissederim O’nu. Bazen Ayasofya'nın İmparator Kapısı'nda kulağıma "Nuh'un gemisinin sırlarını" fısıldarken yanımdadır. Bazen sıkıştığımda bana yol gösterendir. Urfa'da yolumu kaybettiğimde, önüme düşüp Gümrük Han'ın yolunu tarif ederken bulurum O'nu. Sözlerim düğümlendiğinde, onun sözleriyle şenlenir hitabım. "Edirne'nin kızları öyle güzelmiş ki deli eder oğlanları! Delirenler soluğu Şifahanede alır." dediğinde güldürür anlattıkları, tebessüm ettirir simaları. "Yılanlı sütunun yılanları tılsımlıdır. Ne zaman yılan başları koparıldı, İstanbul'u yılan, çıyan bastı." dediğinde anlattıklarını çok abartılı bulurum, mantığıma uymasa da "Evliya böyle demiş, çıkın bakalım işin içinden" derim. "Hazârfen Ahmed Çelebi, Galata Kulesi'nden kanat takıp uçtu!" dediğinde, başka bir kaynakta bu olay yazmasa da, "O dediyse doğrudur!" derim. Çünkü, o Evliya Çelebi'dir. Halkın sesi, kulağı, dili, mekânların ise vazgeçilmez nâmesidir. Bu topraklarda yetişmiş en değerli gezgin, seyyâhtır. Yüzyıllar öncesinde hayatını noktalasa da, aslında Evliya Çelebi, yazdıklarıyla her zaman yanımızda, bizimle birlikte... Okuyana, gezene, hissedene... 

İyi ki yaşadın, gezdin, dolaştın ve yazdın Evliya. Dualarımız seninle... Mekânın Cennet ola!


Serdar DUMANSIZ

1 Şubat 2022 Salı

KARİYERDE ROL MODELİN ÖNEMİ

 


Kariyer hayatımız boyunca kimimiz mesleği okulda öğrenirken, kimimiz de işi ustasından öğrenmeyi tercih ederiz. Her iki yöntemde de en önemli kriter rol modellerdir. Rol modellik ilk kez 1957 yılında kullanılmış olan rol model kavramı birisinin özellikle bazı davranışlarının başkası/başkaları tarafından taklit edilmesi olarak tanımlanmıştır (1). Koçluk ve Mentörlükle desteklenen rol modellik, kariyer yolculuğunda başarılı olmak isteyen bireylerin en çok tercih ettikleri yöntemdir. 

Rol model olarak kabul edilen bir kişinin gösterdiği, sergilediği davranış örnekleri kişi tarafından model  alınır ve taklit edilmeye başlanır. Rol modelleri örnek alan kişilerin düşünsel, duyuşsal ve davranışsal özellikleri, örnek alınan modelin gözlemlenmesinden sonra değişmektedir. Rol model kişiler, tüm hareketleri davranışları, tutumları gözleyenler tarafından yakından takip edilmektedir. Bir kişinin meslek alanındaki başarısı, davranışları, toplum tarafından çok tanınan biri
olması, takdir görmesi, ya da özel hayatındaki başarıları diğer insanlar tarafından rol modeli olarak benimsenmesinde etkili olabilmektedir.

Rol modeller kariyer yaşamında örnek alınan, modellenen kişilerdir. Bu nedenle mentör seçimi meslek tercihi kadar önemlidir. 2019 yılında Mersin'de 700 öğrenci arasında bir anket yapılmış, ankette öğrencilere örnek aldıkları rol modeller sorulmuştur. Öğrenciler medya ünlelerine birinci tercihlerinde % 46, ikinci tercihlerinde % 55,7, üçüncü tercihlerinde ise % 50,7 oranında öncelik vermişlerdir. Lise öğrencileri, aile bireylerini ilk tercihlerinde % 12,3, ikinci tercihlerinde % 8,9, üçüncü tercihlerinde % 5,6 oranında rol model olarak tercih ettiklerinin ifade etmişlerdir. Öğrenciler sonraki tercihlerinde % 5 ile % 3 oranında öğretmenlerini, bilim insanlarını, siyasetçileri tercih ettiklerini söylemişlerdir. Bu bilimsel çalışma bizlere lise öğrencilerinin rol model tercihlerinde medya starlarını tercih ettiklerini göstermektedir.(3)

Hal böyle olunca bize de konuyla ilgili bir şiir yazmak düştü. Rol Modelliği özetleyen bir şiir:

ASLAN İLE KARGA
Herkesin bir rol modeli vardır bu dünyada.
Kiminin aslandır, kiminin ki kara karga,
Örnek aldığı, modellediği kahramandan,
İbret alır, çabalar onun gibi olmaya,
Gayret gösterir çırağı gibi davranmaya,
Yön verir hem davranışına hem yaşamına,
Biri kral olmayı öğrenirken ormanda,
Kükremeye gürlemeye başlar zor da olsa,
Duruşuyla, bakışıyla ustadan bir kopya,
Vakurla dolaşır çayırda, kırda, bayırda,
Aslan taklidi yapar bir aslan olmasada.
Öteki hocası gibi hevesli durmaya,
Gördüğü her leşin, her pisliğin ortasında,
Ağzı burnu çamurlu, üstü başı kapkara
Bazen gününü gaklayarak, gırgır şamata,
Harcar zamanını dal üstünde bir ağaçta,
Karga taklidi yapar bir karga olmasada,
Ne hikmetse biri ağır başlı, oturur usulca,
Yeri gelince kükrer atlamaz her olaya,
Karga kılıklılar herşeye burun sokmaya,
Alışmış ne de olsa, ustası karga olunca.
Sen de belirle rol modelini, seç bir usta,
Çabala ve gayret et onun gibi olmaya,
Unutma ki; kimi seçersen seç, en sonunda,
Ustan gibi olacaksın, sakın yadırgama.

Serdar DUMANSIZ
30.01.2022

Kaynaklar:

(1) Connor M, Pokora J. Coaching and mentoring at work: developing effective practice. Open University Press,
2007.

(2) Bandura, A. (1969). Social learning theory of idendificatory processes. D.A. Goslin (Yay. Haz.)
Handbook of Socialization Theory and Research, içinde (ss. 213-262). Rand McNally
&Company, Chicago

(3) Mehmet Tahir Karaboğa, "Lise Öğrencilerinin Rol Model Tercihlerine İlişkin Bir Çalışma", Mersin Üniversitesi Eğitim Fakülkesi Dergisi, Sayı 15-2, 2019 s.365.


9 Ocak 2022 Pazar

SON KİTABIM / MY LAST BOOK


 

Kariyer hakkıdaki son kitabım basıldı. 28 yıllık kariyer yaşantım ve 15 yıllık insan kaynakları tecrübemle 25 adet makale kaleme alındı. Bu kitabın en önemli özelliği, içinde 30 adet kendi çizdiğim karikatürün olmasıdır. Satın almak isterseniz lütfen aşağıdaki linki tıklayınız.
My last book on career has been published. The most important feature of this book is that it contains 30 cartoons that I have drawn myself. If you want to buy, please click the link below.

https://www.kitapyurdu.com/kitap/hayatimiz-kapkariyer/608248.html&filter_name=hayatimiz+kapkariyer

16 Mayıs 2021 Pazar

ARKADAŞ DEYİP GEÇME

 

Merhaba Değerli Dostlar,

Bir bayramı daha idrak ettik. Bayram vesilesiyle arkadaşları ararken bir şey farkettim. Meğerse arkadaşlarım tek tip değilmiş. Onlar da farklı farklıymış. İşte bu bayramın bana öğrettikleri.

Arkadaşlar üçe ayrılır: candaşlar, menfaâtdaşlar, meyyiddaşlar...

1- Candaşlar; bunlar gönülden arkadaşlık yaparlar. Sen aramasan da onlar arar, sorar, hatta sana dua bile ederler. İhtiyacın olduğunda yanındadırlar. Kilometrelerce uzakta olsalar da yanında hissedersin onları. İstediğin bir şey olursa elinden geldiği kadar yapmaya çalışırlar. Akrabadan da ötedirler. Onlar candırlar, can...

2- Menfaâtdaşlar; bunlarsa banka gibidir. Menfaati olmadan asla seni aramazlar. Menfaatleri olduğunda sana şirinlik yaparlar, istediğini yaptırırlar. İşleri görülünce bir sonraki ihtiyaçlarına kadar asla aramazlar. Bayramda, seyranda, en mutlu anında akıllarına bile gelmezsin. Bu arada aradıklarında hal hatır soruyorlarsa emin olun ki ardından bir istekleri gelecektir. Bankalar gibi, hayatınızdan da çıkmazlar ama menfaatsiz faydaları da olmaz. 

3- Meyyiddaşlar; bunlar da ölü gibidir. Ruhlarını hissedersin. Lakin varlıklarını asla göremezsin. Çünkü ne ararlar, ne sorarlar ne de hatırlarlar. Sadece isimleri yaşar aklının bir ucunda, aynen bir meyyit gibi...

İş yaşamından aile yaşamına kadar her yerde görebilirsiniz bu üç arkadaş tiplemesini. Aslında onlardan biri de biziz. Ne dersiniz? Kimine karşı candaş, kimine menfaâtdaş, kimine de meyyiddaş... 

Hayatta candaş olup, can arkadaşlarımızın çoğalması dileğiyle...

Serdar DUMANSIZ

16 Mayıs 2021

27 Nisan 2020 Pazartesi

BİR AĞAÇTAN KARİYER DERSLERİ

Ağaç deyip geçme. Dili olsa, neler anlatırdı kimbilir bize. Koca bir ağaç olana kadar neler yaşadığını, hangi yollardan geçtiğini... hangi sıkıntılar yaşadığını... İbret alınacak bir kariyer yolcuğu vardır ağacın. Kökünden dalına, yaprağından meyvasına, toprağından havasına... Onun da bir kariyer yolcuğu var. Haydi hepbirlikte bir ağacın kariyer yolculuğuna kulak verelim:
Merhaba Arkadaşlar!
Ben ağaç! Bu gün yaşadığım tecrübelerimden çıkardığım notları sizlerle paylaşacağım. Umarım kariyer yolculuğunuzda size faydalı olur.
Tohumunu iyi tanı: Ağacın kim olduğu tohumunda gizlidir. Tohumunu tanımadan neler yapabileceğine karar verme. Neleri yapabileceğin, neleri yapamayacağın orada yazılıdır. Aynen senin karakterin, mizacın, yeteneklerin gibi. Tohumunu iyi tanırsan ileride, "ben neden armut vermiyorum?" demezsin.
Toprağı iyi seç: Her ağaç her toprakta yetişmez. Yetişeceğin yeri iyi belirle. Çoğu ağaç yanlış toprakta köklendiği için kurur gider. Senin de toprağın; yaşadığın, yetiştiğin ortamdır. Kuruduğunu hissedersen, toprağını değiştir... Bak, nasıl canlanacaksın!
Yaşken eğil: Ağaç yaşken eğilir derler. Yaşken yapabildiklerini yap. İstediğin istikamete eğil, bükül, doğrul. Şunu da unutma, ağaç kendi kendine eğilmez. Kendini; eğip, bükecek eğil ellere teslim et.
Yaprakların ve dallarınla barışık ol: Ağacı ağaç yapan dalları ve yapraklarıdır. Tıpkı seni sen yapan ailen gibi, dostların gibi... Orman, gür ağaçlardan oluşur. Gür bir ağaç ol ki ormanda yerini alasın. Şunu da unutma; yapraksız ve dalları kırık bir ağacı kesmeye yeltenen çok olur.
Rüzgarla dost ol: Hayatımızın bir parçasıdır rüzgarlar. Her yönden eserler; yaşadığın olaylar gibi... Kimi zaman fırtına olur, kırar dallarımızı. Kimi zaman meltem, olur saçar tohumlarımızı. Ne kadar mukavemet gösterirsen, o kadar çok kırılır dalların. Rüzgarla kavga etme! Unutma ki; onun da bir vazifesi var.
İşine Odaklan: Kainatta herşeyin bir görevi var. Güneşin, rüzgarın, yağmurun, mevsimlerin... Zamanı geldiğinde hepsi vazifesini yerine getiririr. Güneş vaktinden önce doğmaz. Mevsimler vaktinden önce gelmez. Sabırlı ol! İşini hakkıyla yap! Yağmurun yağmasına, mevsimin gelmesine takılma... Hazırlıklı ol! İşte kulağına küpe; "Vaktinden önce olan meyve; ya baş ağırtır, ya da mide...".
Taş yemekten korkma: Bir ağacın en mutlu anı, meyve vermeye başladığı andır. Yaptığın faydalı işler, projeler, başarılar senin meyvelerindir. "Mevye veren ağaç taşlanır" derler. Varsın taşlasınlar. Taş atan da çok olur, meyveni değerlendiren de... Atılan taşlar dallarını kırsa da, o dallar ileride daha gürleşecek, bunu bil!. Sen yeter ki, meyveni kesme...
Kurumaktan korkma: Bir gerçek var ki; birgün sen de yaşlanacak ve kuruyacaksın. Kuruyan ağaca balta vuran çok olur derler. Varsın balta vursunlar. Unutma ki; odunken de birşeylere yarayabilirsin. Ya bir masada, ya da bir dolapta, ya da bir sobada. Yeter ki kurtlanma. Ağaç kurtları, işi bitmiş ağaçlara musallat olur.
Köklerine sahip çık: Var olmamızın vesilesidir köklerimiz. Her canlı bir gün ölür. Ama ağaçlar asla ölmez. Çünkü onlar, kendilerinden sonra gelecek tohumları yetiştirir, onları toprağa atarlar ki kökleri yaşasın diye. Sen de; senden sonra gelecek tohumları yetiştir. Mesleğini, öğrendiklerini, bildiklerini başkalarına da anlat. Unutma ki; asıl kökü kuruyanlar, tohum vermeyenlerdir.
Aslında hepimiz bir ağacız, bu dünya ormanında. Bir tohum olarak gelir, bir odun olarak gideriz şu dünyadan. Aynı bir ağaç gibi...
Dünya ormanında, faydalı bir ağaç olmamız dileğiyle...
Ağaç...
Serdar DUMANSIZ
İstanbul – Nisan 2020

19 Mart 2020 Perşembe

BAŞINDA TACIN DA OLSA (ŞİİR)

Yine bir çizim ve buna bağlı bir şiir.
Çizdiğim resimdeki kuru kafa insanı, yılan ölümü, kuru kafanın üstündeki taç da insan dünyadaki  makam, mevki veya statüsünü gösterir.
Dünyada öyle insanlardır ki sahip oldukları makam, mevki, statü onlara diğer insanlara tepeden baktırır, hor gördürür. Bilmez ki; tüm makamların, ölümden sonra hiç bir kıymeti yoktur.
O zaman makam, mevki sahibi olduktan sonra bu gurur, bu kibir neden?

TACIN NEYE YARAR
Şu yalan, fani dünyada;
Ölüm ulaştıktan sonra,
Ne faydası olur sana,
Başında tacın da olsa.

Kırdığın gönüller çoksa,
Üç-beş iyiliğin de yoksa,
Dünya yıkılır başına,
Başında tacın da olsa.

Sakın kimseye hor bakma,
Arkandan beddua alma,
İyi davran garibana,
Başında tacın da olsa.

Herkes takabilir tacı,
Ateisti, deisti, hacısı,
Adaletin yoksa, ne acı!
Başında tacın da olsa.

Üç günlük fani hayatta,
Sarayda ol, ya da zindanda,
Bir çukurdayız sonunda,
Başında tacın da olsa.

Serdar diyor sözüm kime,
Önce bana sonra size,
Batır iğneyi önce kendine,
Başında tacın da olsa.

Serdar DUMANSIZ
13.04.2020

13 Kasım 2019 Çarşamba

DOLAP BEYGİRİ SENDROMU


"Sabah erken kalk, metroya bin, otobüse yetiş. İşyerine var. Yerine geç. Çalışmaya başla. Her zamanki rutin işleri yap. Mesai bitti. Otobüse yetiş, metroya bin. Eve gir. Yemeğini ye. Haberlere bak ve yataktasın. Ertesi gün, ertesi hafta, ay, yıl hep aynı, hep aynı..."

Okuduklarınız tanıdık mı geldi? Sizin de hayatınız böyle mi? Yaşamınızın tekdüze olduğunu düşündüğünüz ve hep aynı şeyleri yapmaktan sıkıldığınız oldu mu? O zaman siz de "Dolap Beygiri Sendromu" yaşıyorsunuz demektir?

Nedir ‘Dolap Beygiri’ Sendromu?

Anadoluda yüzyıllardır; buğdayı öğütmek veya bahçe, bostan vb. sulamak için kuyudan su çekmede kullanılan dolaplar olurdu. Bu dolap, aynı yerde dönüp durarak çarklı bir düzenle işler, bir atın yardımıyla çevirilirdi. Bu işi yapan ata "dolap beygiri" denirdi. Taşın dönmesini de bir at sağlar, bu at sağa sola bakmasın diye ya gözü bağlanır, ya da at gözlüğü takılırdı. “Dolap beygiri gibi dönüp durmak” deyimiyle güzel Türkçemize de girmiştir bu söz. Dönme dolaba sürelen atlar ya bu işi yaparken ölür, ya da çok yaşlandığı için bir kenara atılırdı. Aynı, günümüzün rutin çalışanları gibi. Saatlerce, günlerce, haftalarca, aylarca, yıllarca aynı işi yapmaktan usanmayan çalışanlar. Kimi yerde bir kasiyer, kimi yerde fabrika işçisi, kimi yerde bir gişe memuru... çoğaltın çoğaltabildiğiniz kadar, hepsi aynı grupta. Birinin bağı çözülse, yerine geçecek binlercesi sırada. Yeter ki dolap dönsün, döndükçe değirmencinin yüzü gülsün. Dolabı döndüren ne halde, kimin umurunda? Sonunda yıpranan, moralmen çöken, kariyer beklentisi buhar olup uçan, başka bir iş yapamaz hale gelen çalışan. Böyle olunca bir deyim olmaktan çıkıp, dönüşmüş acı bir sendroma. Adı da "Dolap Beygiri Sendromu". Peki var mı bu çaresi? Çaresi şiirde mi, anlayacaksın okuyunca...

DOLAP BEYGİRİ (şiir)

Dolap Beygirisin” dediler,

Bir dolaba sürdüler,

Sabah akşam dönmeye,

Alıştım be Dostlarım!


Dolap beygiri olmak zordur,

Sıkıntısı, kahrı boldur,

Bir de işi yavaşlattın mı,

Sırtına vuran çoktur Dostlarım!


Baktım ki bu ortamdan,

Her zaman kârlı çıkan,

Ne hikmetse değirmenciyle,

Hasımlarımmış Dostlarım!


Birgün tak dedi canıma,

Aynı yerde dönüp durmaya,

Dolap beygiri gibi yaşamaya,

Usandım be Dostlarım!


Bu iş böyle gitmez,

Bir ömür boyu çekilmez,

Ben de değirmenci olmaya,

Karar verdim Dostlarım!


“Madem çok istiyorsun” dediler,

Sırtımdaki bağı çözdüler,

Değirmenci olmayı beklerken

Sütçü beygiri oldum Dostlarım!


Kaderde yazan olurmuş,

Başa gelen çekilirmiş,

Beygir olunca sırtına

Çıkan çok olurmuş Dostlarım!

Serdar DUMANSIZ

(13 Kasım 2019 tarihinde sabah 07:30'da metrobüsle işe giderken yazılmıştır.)

9 Ekim 2019 Çarşamba

CEVİZ KURDU VE KARİYER

   
    Meşhur bir hikaye vardır, "Ceviz Kurdu" hikayesi...
    
    Küçük bir kurtçuk, taze bir cevizin kabuğuna girebileceği kadar bir delik açar. İçeriye girince, karnını tıka basa doyurur. Yedikçe şişmeye, genişlemeye başlar. Karnı doyduktan sonra açtığı delikten çıkmak ister ama, nafile... Ceviz yendikçe kurumuş ve kabuğu sertleşmiştir. Aynı delikten çıkmak için zayıflamaya karar verir. Aç kaldıkça zayıflar ve eski haline döner. Dışarı çıktığında mevsim sonbahardır ve önünde koca bir kış vardır. Bu zayıflıkla hayatta kalabilmesi mümkün değildir ve kelebek olamadan kısa zamanda ölür. 
    Ticari hayattaki; makamlar, mevkiler taze cevize, çalışanlar da cevizin içine giren kurtçuklara benzer. Bulunduğumuz her bir görev veya mevki bizim gelişmemiz içindir. Ticari hayatta yapılan projelerle, görevlerle, yaşanan sıkıntılarla ile kariyerimiz gelişir, serpilir, boy atar. İyi bir kelebek olmanın yolu cevizin içinde yeterli beslenmeye bağlıdır. Ancak, o mevkide ebedi kalacak gibi davranır, cevizin içini yer bitirirsek, güzel bir kelebek olmak hayal olur.
     
    Bir kurtçuğun amacı, iyi bir kelebek olabilmektir; bol bol ceviz içi yemek değil... Kariyer yolculuğumuzun gayesi de; “iyi insan” olabilmektir; bir yerlere gelmek, makam-mevki sahibi olmak değil... Makamlar bize iyi insan olabilmenin yolunu gösterir. Tıpkı küçük bir kurda, kelebek olma yolunda ceviz içinin sunulduğu gibi...
    
    Kariyer yolculuğunda “İyi insan” olabilmek dileğiyle... 
    
    Serdar DUMANSIZ / Ekim 2019

15 Temmuz 2019 Pazartesi

LİDERİ ANLAMAK



"Eylem planı bulunmayan bir hedef, 
ancak bir hayal olur. "
Nathaneil Branden


     Lider (veya yönetici) hedef verir, birlikte çalıştığı takım arkadaşlarını hedefe yönlendirir. İşte herşey bundan sonra başlar...
     Çalışanlarına hedef vermek bir kurumu başarıya götürmüyor. Yönetim beş fonksiyonundan biri de KONTROL'dür. Yönetici, yönettiği çalışanların neler yaptığını bilmeli, verdiği talimatların doğru anlaşıldığını kontrol etmeli, gerektiğinde çekinmeden müdahale etmelidir. Denetlenmeyen bir yönetim, kontrolsüzdür. Kontrolsüz bir yönetim de kaosa sebebiyet verir.