5 Mayıs 2014 Pazartesi

ACEMİ KAPTAN

Açık denizlerde bir kuğu gibi süzülen harika turistik bir geminiz var. Bu gemiye yeni bir kaptan aldınız. Tam istediğiniz gibi, iyi bir üniversiteden yeni mezun. Geminizde üçüncü kaptan olarak işe başladı. Oryantasyon eğitimini verdiniz. İşini, iş ortamını tanıttınız. Diğer kaptanlar ve İş arkadaşlarıyla tanıştırdınız. Hayırlı olsun! Eeee... Her şey bitti mi?  Bu kaptanın gelişimini kim takip edecek? İşe uyum sağladığını, yaptığı işle ilgili bilmesi gerekenleri öğrenip, öğrenmediğini kim bilecek? Ya hata yaparsa! Yaptığı hatalarda onu kim uyaracak? Doğruyu kim gösterecek?
İş hayatında yaşayabileceğimiz her türlü sorunun çözümü okullarda öğretilmiyor. İşimizi dört-dörtlük yapabilmek için tecrübeli çalışanların mentörlüğüne ihtiyacımız var. Yani; tecrübeli bir çalışanın gözetiminde, onun kontrolünde, birlikte çıkacak problemleri yaşayarak, çözümlerini de birlikte üreterek öğrenme işidir mentörlük. Süreyle de sınırlı değildir. Mentörlük yapılan kişinin pişmesine, olgunlaşmasına, o işi en iyi öğreneceği ana kadar devam eder mentörlük.  İşi iyi bilen, daha az bilenlere tecrübelerini paylaşarak, yetişmelerine, gelişmelere imkân sağlarlar. O zaman hatalar azalır, ortadan kalkar.
Nisan 2014 tarihinde Güney Kore sahillerinde yaşanan üzücü deniz kazası, bize mentörlüğün ne kadar önemli olduğunu hatırlattı. Şayet, batan geminin birinci veya ikinci kaptanı, bir yıldır gemide üçüncü kaptanlık yapan görev arkadaşlarına; bilgi, tecrübe ve deneyimlerini, onunla birlikte yaşayarak ve sorunları birlikte çözerek öğretselerdi, 264 gencecik insan hayatını kaybetmemiş olacaktı.
"Seni işe aldık, hayırlı olsun" la iş bitmiyor. Her çalışanın mesleki gelişimini takip etmek, onları uygun birer mentöre emanet ederek, yetişmelerini sağlamak ve takip etmek bizim asli görevlerimizdir. Bu görev; sadece İ.K. uzmanlarının görevi değil, her departman amirlerinin de görevidir aynı zamanda. Ne diyordu Şeyh Edibali Osmanlı İmparatorluğunun kurucusu Osman Gazi'ye "İnsanı Yaşat Ki, Devlet Yaşasın"